- Anne (bakım veren anlamında kullanılacaktır) ve bebek arasında kurulan ilişki, bebeğin hem kendisine hem başkalarına hem de dünyaya ait temel inançlarını belirler. Annenin bebeğine şefkatli ve duyarlı yaklaşması, uyumlanabilmesi, bebeğinin ihtiyaçlarını anlayabilmesi ve bu ihtiyaçlara mümkün olduğunca hızlı ve doğru yanıt verebilmesi; bebeğin annesine güvenli bağlanmasını, başkalarına ve dünyaya karşı güven geliştirmesini, kendisini sevilebilir ve değerli hissetmesini sağlar. Erken dönemde kazanılan hem kendiliğe hem de başkalarına dair bu inançlar; yetişkin kimliğini, ilişkilerini ve duygu düzenleme becerilerini etkiler.
- Annenin ebeveynlik yaklaşımı, kendi ebeveynlerinden mirastır. Anne, özel bir çaba sarf etmediğinde çocuğuna bildiği, ebeveynlerinden gördüğü şekilde yaklaşacaktır. Çünkü ancak bizde olanı, bildiğimizi, gördüğümüzü verebiliriz. Ancak kendi ebeveynlerimizle deneyimlerimiz olumlu olmasa bile farkına vararak, bağlanma temelli ve şefkate dayalı ebeveynlik yaklaşımını öğrenmek için çaba sarfederek ve destek alarak çocuğumuza güvenli ve destekleyici bir ilişki sunabiliriz. Kendi ebeveynlerimize bağlanma şeklimiz, çocuğumuzla aramızdaki bağın kaderi değildir.
- Ebeveynlik, istesek de istemesek de kendimize döndüğümüz, kendimizle yüzleştiğimiz, kendimizi değerlendirdiğimiz bir süreçtir. Çocuğumuzla ilişkimizde zorlandığımız, tahammül edemediğimiz, öfkelendiğimiz zamanlarda kendi çocukluğumuzdan kalan yaralar kanıyor, içimizdeki çocuk zorlanıyor olabilir. Onarılması gereken alanlarımız olduğunu fark etmek; destek almak, çözümlenmemiş çocukluk meselelerimizle helalleşebilmek, gelişmek ve dönüşmek için motivasyon sağlayacaktır.
- Çocuklar, adeta bizi bize yansıtan bir aynadır. Görmediklerini, duymadıklarını, fark etmediklerini düşünsek de her şeyimizi fark eder ve içselleştirirler. Biz gerginsek onlar da gergin olur. Biz öfkeliyken neler yapıyorsak onlar da öfkelendiklerinde benzer davranışlar sergiler. Biz kitap okuyorsak onlar da kitaplara ilgi duyar. Biz hayvanlara şefkat gösteriyorsak onlar da hayvanlara iyi davranır… Çocukların büyüme sürecine eşlik ederken onlar üzerinden kendimize bakmak, kendi gerçeğimizi görmek bazen can yakıcı olsa da farkına varmak ebeveynlik yaklaşımımıza ve aramızdaki bağa iyi gelecektir. Çünkü fark ettikçe öğrenmeye ve dönüşmeye dair motivasyonumuz artacaktır.
- Ebeveynlik, mesaisi hiç bitmeyen, molası veya tatili olmayan, yorucu bir süreçtir. Annelerin bebeklerine duyarlılıkla ve şefkatle yaklaşabilmesi için yeterli güce, dayanıklılığa ve enerjiye sahip olması gerekir. Yeterli kaynaklar, dinlenme ve nefes alma zamanları ve dış destek sağlanamazsa annelerde tükenmişlik, yorgunluk ve tahammülsüzlük artar. Mutlu bireyler yetişebilmesi için mutlu, dinlenmiş ve desteklenmiş annelere ihtiyaç vardır. ‘Bir çocuğu bir köy büyütür.’ sözü unutulmamalıdır.
- Annelik yolculuğunda her adımı mükemmel/eksiksiz atmak mümkün ve gerçekçi değildir. Anneler de hata yapabilir. Çocuklar gerçekçi olmayacak şekilde mükemmel olmaya çabalayan anneler gördükçe ‘ben de mükemmel olmalıyım’ inancı geliştireceklerdir ki bu çok zorlayıcıdır, yorucudur. Çocukların da sürekli olmayacak ve gelişimlerini sekteye uğratmayacak düzeyde engellenmelerle veya yoksunluklarla karşılaşması hem mümkündür hem de ‘mükemmel olmalıyım’ inancı geliştirmemeleri için gereklidir. O nedenle yeterince iyi/daha iyi olmaya gayret etmek önemlidir. Samimi hataları çocukların affedeceği unutulmamalıdır.
Sonuçta; kendini değerli hisseden, başkalarıyla güvenli ilişkiler kurabilen ve duygularını etkili yollarla düzenleyebilen bireyler yetişebilmesi için annelerin;
- kendi ebeveynlik yaklaşımları üzerine düşünmesi, kafa yorması,
- kendi annelerinden ve babalarından miras kalan ebeveynlik yaklaşımlarının farkına varması,
- bağlanma odaklı şefkatli ebeveynlik yaklaşımı hakkında bilgilenmesi,
- kendi ebeveynleriyle olumlu deneyimleri yoksa farklılaşabilmek, gelişebilmek, dönüşebilmek için destek alması ve çaba sarf etmesi,
- kendisine yeterli zaman ve kaynak alanları yaratarak dengede ve huzurlu hissetmeye çalışması,
- kendisini besleyecek nefes alanları yarattığı için suçlu hissetmemesi,
- ‘mükemmel’ değil ‘yeterince iyi’ olmaya, hata yaptığında telafi etmeye ve bağı korumaya çabalaması önemlidir.