Uzman Klinik Psikolog Özge Gündoğdu Güzelcan

Kayıp ve Yas Süreci

Kayıp ve Yas Süreci

Kayıpların ve önemli yaşamsal değişimlerin arkasından gelen yeniden yapılanma ve uyum sürecine ‘yas’ denir. Bu değişimlerin sadece hastalık, boşanma veya ölüm gibi olumsuz olması gerekmez. Bazen evlenme, terfi etme veya taşınma gibi olumlu değerlendirilebilecek değişimlerden sonra da yas tepkileri görülebilir. Çünkü her değişim, ‘önceki’yle ilgili ayrılık ve kayıp da içerir. Evlenirken bekar olunan hayatın, terfi ederken eski iş pozisyonunun, yeni bir eve taşınırken eski evdeki yaşantının kaybı söz konusudur. 

Vamık Volkan, yas sürecinin parmak izi gibi bireysel olduğunu vurgular. Yas tepkileri, bu tepkilerin yoğunluğu ve süresi kişiden kişiye değişiklik gösterir. Ancak bireysel farklılıklar olsa da genel olarak yas sürecinde şok, inkar, ‘neden’ sorgulamaları, öfke (kendine, gidene, hayata), isyan, pazarlık, suçluluk, üzüntü, keder, hüzün, acı, korku, baş etme, yeniden uyum ve güçlenme şeklinde basamaklardan geçildiği söylenebilir.

Duyguların iyisi kötüsü yoktur. Duygular vardır, doğaldır ve mesaj niteliğindedir. Duygularımıza kulak verip bize ne söylemek istediğini anladığımızda kendimize ve çevremize dair farkındalığımız ve amaca doğru harekete geçme eğilimimiz artar. Bu açıdan bakıldığında her duygunun yolumuza ışık tuttuğunu ve işlevsel olduğunu söyleyebiliriz, bizi ‘güçsüz’ kıldığını değil. 

Yas sürecinin içinden geçip dönüşerek ve güçlenerek çıkabilmek için kaybı veya değişimi unutmak değil; duygularla temas etmek, duyguları yaşamaya izin vermek, başkalarıyla ilişkide kalmak, kişiyi besleyen iç ve dış kaynak alanlarını devreye sokmak, yaşananlara ve hayata dair yeni bir anlam bulabilmek, yaşananları sindirebilmek, yaşananlarla helalleşebilmek ve kayıpla veya değişimle birlikte yaşamayı öğrenmek gerekir. Bu yeni düzene geçebilmek elbette kolay olmayacaktır. Kişinin kendisine ve çevresindekilerin kişiye zaman ve alan tanıması şarttır.

Her yeni kaybın yası tutulmamış önceki kayıpların yüküyle birlikte geleceği, bastırılan veya ertelenen duygularla elbette bir gün karşılaşılacağı; bedeni dinlemenin, tercüme etmenin ve sempatik sinir sistemindeki aşırı uyarılmışlık halinin düzenlenmesinin (nefes çalışmaları, meditasyon, somatik deneyimleme vb.) gerekli olduğu, sağlıklı bir yas süreci yaşanmış olsa bile kayıpların yıldönümlerinde yas döneminde yaşanmış duygulara benzer deneyimler yaşanabileceği ve bunun doğal/normal olduğu, yas sürecinin depresyon olmadığı, ancak yas sürecinin depresyona dönüşebileceği; ölümle ilgili ritüellerin (cenaze, taziye ziyareti, okuma yapılması vb.) kaybın gerçekliğinin kabul edilmesi, gidene veda edilmesi ve sosyal destek almak açısından işlevsel olduğu da unutulmamalıdır.